RÖPORTAJ
“YAŞADIKLARIM, RABBİMİN BANA VERDİĞİ BİR SINAVMIŞ”
“YAŞADIKLARIM, RABBİMİN BANA VERDİĞİ BİR SINAVMIŞ”
Deniz Seki hepimizin gözleri önünde bir hayat sınavından geçti. Küllerinden doğdu… Şimdi ışıl ışıl, üretiyor ve her geçen gün biraz daha güzelleşiyor, daha güzel bir insan oluyor. Sahnede bir başka duruyor, şarkılarını bir başka söylüyor. Seki, yeni albümünde sevenlerine yeni ve uzun bir hikaye anlatıyor.
Dünyaca ünlü opera sanatçımız Leyla Gencer’e “Nasıl bu kadar sevildiniz?” diye soruluyor. O da “Kader. Harikulade bir kader” yanıtını veriyor. Aynı soruyu ben size sorsam yanıtınız ne olur?
Ben de aynısını söylerdim. Çok şanslıyım. Rabbim bana bir sürü şer vermiş, yanında da bir sürü hayır vermiş. Ne konservatuvar mezunuyum, ne nota biliyorum. Hoş “Maldivler”de nota, akor öğrendim ama nota bilmekle şarkı yazmak farklı kıymetler. Rabbimin bana verdiği bir kader, bu.
“Nota öğrendim” derken kendi kendinize mi çalıştınız?
Evet. Zaten orada Allah’la başbaşasınız. Kimsenin size bir şey öğreteceği yok. Herkesin derdi başından aşkın. Herkesin derdi kendine yetiyor. “Öğrendim”i orada yazdım: “Bir muma köle oldum, yanmayı da öğrendim/ Ateş oldum köz oldum sönmeyi de öğrendim…” Hayat hepimiz için bir sınav, sınavın önde gideni…
“HAYATTA KALMAK, AYAKTA KALMAK, KADIN OLMAK”
Bunca yaşanmışlığın ardından geldiğiniz noktada sizin için önemli olan değerler nedir?
Hayatta kalmak, ayakta kalmak, kadın olmak… Hem şöhret olup hem bu kadar haksızlığa uğrayınca, haksızlığın ötesinde hâlâ umudunu kaybetmemek…
Öfke var mı içinizde?
Hiç yok. Çok şükür… Öfke olsa bu şarkıları yazamazdım. Rabbimin bana verdiği bir sınavmış bu yaşadıklarım. Ben de bunu başımla, göğsümle, gönlümle ve bütün bedenimle hazmettim.
Kadın olmaya dair “Maldivler”de ne öğrendiniz?
Hayatında seçeceğin insanları gerçekten tel süzgeçten geçirip elemen lazım. 1100 kadınla beraber yattım. 1100 kadının da hikayelerinin arkasında duran gerçek, yanlış adamlar… Yanlış erkekler, yanlış kocalar, yanlış sevgililer, yanlış arkadaşlıklar, yanlış akrabalıklar, yanlış, yanlış, yanlış…
1100 kadın, 1100 ayrı hikaye demek değil mi?
Hikayelerle o kadar bütünleştim ki bir gün hayatımı film yapmak istiyorum. Bunun için elimde çok malzeme var. Ama korkuyorum. Yine aynı şeylerle yüzleşmekten korkuyorum. Çünkü çok sevimsiz ve çok sıkıcıydı. Bundan sıyrılmak istiyorum ama bir yandan da insanlara anlatmak zorunda olduğum örnekler olduğunu düşünüyorum. Bulunduğum odada koğuş mümessiliydim. O kadar çok gelip göğsümde ağlayan oldu ki… Onları dinlerken bazen cümle kuramıyordum. Düşünün ben şarkı yazarıyım ama bazen o acının üzerine kuracak cümle yok. Bunların hepsini film yapacağım. En çok çalışmak istediğim kişi de Yılmaz Erdoğan ve Ömer Faruk Sorak…
Geleceğe bakışınızı da değiştirdi mi bu tecrübe?
Tabii ki… Umut her zaman var. “Umut” kelimesi olmasaydı ben zaten yoktum. Çok uzun süre yattım. Ziyarete gelen her arkadaşım “Sana ne olmuş?” diyordu, “Ne kullanıyorsun yüzüne?” Orada kullanacak bir şey yok ki. Orada kalbini temiz tutacaksın. Kalbin, yüzünün aynası oluyor.
“DEMİR KAPININ SESİNİ ASLA UNUTAMAM”
Her şey bir yana sanki orada olmanızın bir nedeni varmış gibi…
Herkesi mutlu etmek için çok uğraştım. Adalet Bakanlığı ile yüzlerce kez yazıştım. Dilekçeler yazdım. Biliyorsunuz orada her şey dilekçeyle oluyor. Saç boyası, makyaj malzemesi hatta Türk kahvesi getirttim. Kadınları süsledim. Ayda bir kez açık görüşümüz vardı, bir inişimiz var aşağıya görmelisin. Bir sürü kurs açtırdım. Gitar, saz… Ama bunlar için o kadar çaba sarf ettim ki sana anlatamam. Bunlar ben Deniz Seki‘yim diye olmadı. Çok uğraştığım için oldu.
Siz çıkarken tepkileri ne oldu?
İçeride her türlü suçtan yatan kadın var. Ama o kadınların niye yattığını bilmiyorsunuz. Ben biliyorum. 1100 kadın ben giderken o demir kapıları yumruklayıp hem “Gitme” diyorlardı hem de gittiğime çok seviniyorlardı. Arafta kalmak çok farklı. O demir kapılara vuran yumrukların çıkardığı sesi asla hayal edemezsin. Demir kapı çünkü. “Şıraaak” diye bir kapanıyor üstüne… O sesi asla unutamam. Benim için çok kıymetli.
Gitar kursuna siz de gittiniz mi?
Evet, hâlâ kendi kendime çalıyorum. Orası bana şarkı sözü yazarlığı anlamında da basamak atlattı. Yaşadığım acılar, yüklenen görevler başka bir yere götürdü beni. Deniz Seki’yim yine ama başka bir Deniz Seki oldum. Bu da çok normal. Çünkü çok acı çektim, çok ağladım, çok büyük sınavlardan geçtim. Şükür rabbime şu anda hayata döndüm. Bileziğim kolumda. Oradan çıkan bir sürü insanın mesleği elinden gitti. Ne kadar çok seviliyormuşum. Ziyarete gelenlerin, mektupların haddi hesabı yok.
Sanki şarkıları da farklı yorumluyorsunuz artık.
Sese de yansır. İlk albümde söylediğim “Kop Gel Günahlarından” ile şu anda söylediğim hali arasındaki farkı sana anlatamam. O zaman çömez bir kızdım. Şimdi başka biriyim.
Şunu da sormak istiyorum. Özellikle sosyal medyayla birlikte bir negatiflik dalgası sardı toplumu. Siz ise umut dolu mesajlar veriyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben negatifliğin ortasından geliyorum. Göğsümde ağlayanların sebeplerini bilseniz, “Ben bunu nasıl kafama taktım” diye gerçekten utanırsınız. Hayatı sevgi kurtaracak. Sevgiden, saygıdan öte bir şey yok. Birbirimizi sevdikçe, anladıkça, dinledikçe, empati kurdukça halledemeyeceğimiz hiçbir şey yok.
“ÇOK GECE ŞARKILARA SARILIP UYUDUM”
Beş yıl aradan sonra dokuzuncu stüdyo albümünüz Uzun Hikaye’yi yayınladınız. Albümdeki şarkıların ortaya çıkışı da aynı süre içinde mi gerçekleşti?
Beş yıllık dönemde çok fazla şarkı yazdım. 120, belki 130’a yakın… Şarkıların hepsini aynı anda piyasaya çıkaramazdım. Bu yüzden yavaş yavaş paylaşmak istedim. Ama daha anlatacağım çok şey var, bitmedi. Diğerleri hafızamda kayıtlı.
Bu albümde yer alan şarkıların seçimini nasıl yaptınız?
Beni ve şu anki ruhumu en iyi anlatacak şarkıları seçmeye özen gösterdim. Biliyorsun “Maldivler”de çok uzun zaman geçirdim. Ama mahpushane şarkıları söylemem şu an için doğru değildi. Ben orayı, yaşadığım her şeyi unutmaya çalışıyorum. Bu yüzden orada bana kendimi en iyi hissettiren, beni en iyi anlatacak şarkıları öne çıkarmaya çalıştım.
Albümde birçok değerli ismin de şarkılarını yorumluyorsunuz…
Bu da benim için çok kıymetli. Şehrazat, “Hüzün Nerede Ben Orada” şarkısını bana özgürlük hediyesi olarak verdi. Sezen Aksu da “Gidemem”i hediye etti. Yusuf Hayaloğlu-Ahmet Kaya, Ayla Çelik-Şebnem Sungur ve Serkan Seki’nin şarkılarını okudum.
Albümün lansman gecesinde çok heyecanlıydınız. Hatta o gece sabaha kadar uyuyamadığınızı duydum. Kalp nasıl dayanıyor bu heyecana?
Ben nelere dayandım. Benim için o heyecan hiçbir şey.
Peki o zaman şöyle sorayım. O heyecanın nedeni neydi?
O şarkılarla beraber çok uyudum. Birlikte ana-kız gibi yattık. Çok dert çektik, çok başka yollardan geldik. Onların sizinle buluşmasından dolayı sadece ben değil şarkılarım da çok heyecanlandı.
Dur durak bilmeden çalışıyorsunuz. Özellikle “People” performanslarınız herkesin dilinde. Nedir o sahnenin sırrı?
Haftada iki gün People’dayım. Çok güzel bir seyircisi var. Mekan çok güzel, yemekler güzel, sahne güzel, ekibim güzel… Sanki evimde misafir ediyorum dinleyicilerimi, yemek yapmışım da dağıtıyormuşum gibi… Başka bir büyüsü var. Kar da olsa yağmur da olsa dolu oluyor.
Albümde kardeşiniz Serkan Seki’nin “Helal Ettim Hakkımı” şarkısı da yer alıyor.
Bir kardeşin, bir ablaya vereceği en büyük hediye. Şarkının sözleri, melodisi çok manalı… Düet yapmamız çok manalı… İkinci klibi bu şarkıya çekeceğiz. Ve klibi de diğer kardeşim Serdar Seki çekecek. Bakalım ortaya ne çıkacak? Tüyleriniz diken diken olacak herhalde.
Serkan Seki size sahnede de eşlik ediyor. Arkanızda olması size güç veriyor mu?
Vermez olur mu? O zaten repertuvardan sorumlu devlet bakanı… Sesi de çok güzel… Müzisyenliği benden daha öte… Gitar çalıyor, şahane şarkı söylüyor. Kardeşlerimle gurur duyuyorum.
Bir yıl kadar önce bir operasyon geçirdiniz. Şimdi nasılsınız?
Mide küçültme ameliyatı geçirdim. Başta çok zorlandım, “Ben manyak mıyım?” dedim. Fakat sonradan bu ameliyatı geçirdiğime çok şükrettim. 33 kilo verdim. Beni biraz sarstı ama artık şahane bir performanstayım. Ameliyatın beşinci günü direni çıkardım, sahnedeydim. Hatta narkozitör geldi “Sen intihar ediyorsun” dedi. “Hayır,” dedim “230 kişi benim için gelmiş”. Şimdi bebek gibi besleniyorum. İki saatte bir acıkıyorum, küçücük bir şey yiyorum. Mesela bir tostun dörtte birini yiyip doyuyorum. İki saat sonra bir parça daha yiyorum. Sağlıklıyım. İyi hissediyorum.
Rabbime karşı duyulan bir aşk…
Aşk ama bu artık başka bir aşk. Karşı cinse olan aşk değil. Rabbime olan bir aşk. Aşk o kadar büyük bir kavram ki… Bunu anladım, bununla yüzleştim. Mesnevi okudum, Mevlana’yı, Şems’i içselleştirdim. Çok kitap okudum.
Bir önceki yazımız olan ''DOĞDUĞUMDAN BERİ MÜZİĞİN İÇİNDEYİM'' başlıklı makalemizde MİNE AYMAN ve Türkü akbayram hakkında bilgiler verilmektedir.